Apartman girişinde, sol yanda, duvar boyunca sıralanan posta kutularından 39 numaralısı bana ait. Ondan yeterince yararlandığım söylenemez. Öbür kutular gibi (özellikle 12, 17 ve 28) zarflar ve katlanmış dergiler taşmıyor içinden. Posta kutuları bir uygarlık ölçütü olabilir mi, diye düşündüğüm oluyor zaman zaman. Ama elektrik, telefon ve su faturalarının bana ulaşmasındaki işlevi düşünüp avunuyorum. Bazen de tek tük el duyuruları buluyorum: 'Kuaför Necmi', 'Sekiz Ayda İngilizce Öğretiyoruz,' ya da 'Can Pizza-Evlere Servisimiz Vardır'. Mektup gelmez, çünkü yıllardır kimseye yazmıyorum. Kredili alışveriş yaptığım firmalar dışında bayram ve yılbaşı kartı gönderen de olmaz. Ne bir dergiye aboneyim, ne de gazeteye. Bu nedenle çantamda taşıdığım küçük anahtarı çok az kullanıyorum.
Öykü okumaya pek alışkın değilim. Eline bir romanı alıp saatlerce bırakmadan, bırakmak istemeden okuyan tiplerdenim. içinde 11 farklı öykü olan bu tür kitapları öyle okuyamıyorsunuz. Hele de böyle gerçekten iyi öyküler içerenleri. her birinden sonra ara vermek, hikayeyi ruhunuzda demlendirmeniz gerekiyor.
Bana göre Cemil Kavukçu atmosfer yaratmada usta bir yazar. Bazı öykülerinde kendimi kenarda oturup olayı seyreden bir figüran gibi hissettim. Yalnız Uyuyanlar İçin, Malı Baba, Kuzeydeki Kum Kosterleri öyküleri mesela.
Zaman kullanımı da çok hoşuma gitti. Klasik -di'li geçmiş zamandan ziyade şimdiki zamanlı anlatım değişik tat vermiş öykülere. "Eylül yarın da gelmeyecek"te, gelecek zaman kipi-cek, -cak kullanımıyla nasıl da hem geçmiş, hem şimdi öykülenmiş. Bayıldım.
Çok keskin sıçrayışlar var. Ufak bir dalgınlıkta bile öyküyü baştan okumanız gerekebiliyor. Genel olarak beğendim ve yakın zamanda başka bir kitabını okuyacağım.
Öykü seven biri değilimdir pek ancak bu farklı geldi. Hayalle gerçeğin birbirine karıştığı kısa öyküler var. Dili akıcı. Ilk Cemil Kavukçu okumamdı.
Kitap, ismiyle beni kandırmış gibi hissettiğim için pek keyifli bir okuma olmadı. Öyküler de beklediğimden daha zayıftı, en iyisi son öyküydü.
Yalnız uyuyanlar için bir teselli bulunur mu sizde. Tarihin sayfalarından çıkıp gelen en eski güvercin yıllar önce yakılıp yıkılan bir kenti diriltebilir mi? Çileden çıkmış bir ağustos ikindisinde beklenen sevgili kapıyı çalabilir mi usulca? Birlikteyken bile tek başına olan insanlar sevgili olurlar ve düşlerde dolaşırlar mı? Ağzında sigara, sırtında kocaman bir hançerle girersin meyhanenin kapısından. Kuraldır bütün yıkımlardan sonra içilir. Bu gece hüznün en güçlü yansısı, çağrışımlarla yüklü şişeler. Düğünlerin tartışılmaz marşı la komparsita çalıyor. Uyumak için değil, hiçbir şey görmemek ıçin gözlerini yumuyor. Gün boyu hiçbir yere varamayacakmış gibi yürüyerek kentte bıraktığı izleri silmeye çalışıyor. Bazen bizler için hiç önemi olmayan küçük şeyler bir yaşamı nasıl da altüst edebiliyor. Kitabı silkeledim. Bu cümleler döküldü içinden. Güzel bir öykü kitabı.
Kitabın içerisinde yer alan hikayelerde hayata dair bir takım izler bulacağınız, zaman zaman dokunaklı anlar yaşatıp boğazınızda küçük düğümler atacak olan güzel bir kitap. Hikayeleri okurken içerisinde yer alan yalnızlık teması, duygusal olarak yoğun bir hikayeler manzumesi etrafında birleşiyor. Bu kitabı okuduğunuz döneme bağlı olarak içerisindeki hikayelerden kendinize ait bölümler bulmanız mümkün. Öykülerin kısa olması kitabı yormadan okumanıza olanak veriyor.
Belki beni içine alamayan öykülerdi, bilmiyorum, belki benim aklımın dagınık oldugu bir dönemdi, bunuda bilmiyorum, belki ferit edgü benim için hikayede cok ozel bilmiyorum...
Cemil Kavukçu modern öykücülüğün önemli isimlerinden birisi. Benim en sevdiğim taraflarından biri de metaforları kullanım biçimi. Kendine has ve ekonomik bir dili var. Bu son dönem yazarlarında pek bulamadığım bir özellik. Kitaba dönersek ilk öykü "Yalnız Uyuyanlar İçin" okuduğum tüylerimi diken diken etti. Ölü davulcu ve mani okuyan oğlunu takıntılı biçimde arayan bir adam ve özellikle öykünün sürprizli sonu derinden etkiledi. Kitabın geneli içinse aynı güçte bir öykü olmadığını söyleyebilirim. Bir tek "Eyyup" adlı öykünün sonunda hafif bir Sait Faik havası sezdim ama kitap genel olarak tek hitli albümler gibi diyebilirim.
son 3 öyküye kadar 3 yıldız veririm diye düşünüyordum ama son 3 öyküyü çok beğendim. çok hoş. Cemil Kavukçu'nun öykü kitaplarıyla ilgili genel olarak şöyle bir durum var, bazı öykülerinde neyi ima ettiğini anlamak imkansız olabiliyor, dolayısıyla hem öyküyü okumak zor oluyor hem de diğer öyküleri okumak için gereken motivasyonu kırabiliyor. güzel öyküleri için diğer öykülerine katlanılabilir bence.
Kitaba adını veren ilk öykü Yalnız Uyuyanlar İçin haricinde diğerlerini sevdim. İlki sönük bir hikayeydi bence. Yazar umutsuz, mutsuz ve yalnız insanları, bunalımın eşiğinde belki de içinde, gerçeklerinde boğulmuş insanları kaleme almış.. Yaşamın herkesin bildiği gerçeğini değil, kimsenin bilmediği herkesin kendi gerçeğini..
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve maalesefki başka kitabını okumayı düşünmüyorum. Kitap 11 hikayeden oluşuyor her hikayede farklı bir hayattan belli bir kesit sunup hikaye sonunda okuyucuyu şaşırtarak vermek istediği mesajı verip bitirmiş lakin hikayeler o kadar sıkıcı ve anlamsız ilerliyor ki insanın okuyası gelmiyor.
güzel bir tesadüf sonucu tanıştım cemil kavukçu'yla. çok da güzel oldu sanırım. çok güzel ayrıntıları var öykülerinde. çok yakında bir kitabını daha okuyacağım sanırım.
Normalde öykü kitaplarından pek keyif almam; öyküler ya gereksiz uzun ya gereksiz kısa gelir, bazılarında konu güzel olmaz bazılarında üslup. Ama bu kitap, Ferit Edgü sayesinde değişmeye başlayan öykücülük (özellikle Türk öykücülüğü) hakkındaki fikrimi tamamen değiştirdi. Her öykünün üslubu ayrı, konusu ayrı, kurgusu ayrı, sonu ayrı güzel. Hikayeler o kadar yerinde uzunlukta ki, merak ettirirken sıkmıyor. Bitince "E ne oldu şimdi?" de demiyorsunuz, "Biraz daha uzatsaydı keşke. Bu öykü burada kesilir mi?!" de. "Anı, Hepsi Anı" adlı hikaye (hikayede kızların sarılıp dans etmesini cinsî sapıklık olarak nitelendirmesi çok çirkindi) hariç bence hepsi o kadar iyiydi ki 4'ün altında puan verenlerin gerekçelerini çok merak ettim. Cemil Kavukçu'nun diğer kitaplarını da okuduktan sonra bu yorumu güncellemek üzere burada kesiyorum :)